Kendinize karşı anlayışlı olun demek psikolojinin bize verdiği öğütlerden biri. İnsanın kendisini sürekli yeterince iyi değilim diye suçlaması sonuçta evet, daha iyisini yapabilirim diye bir motivasyona dönüşse bile, insan hayatı boyunca bir şeylerin peşinde koşmak zorunda değil. Kendi kendine daha anlayışlı olmak bazen gerçek bir ihtiyaç. Dünyada da, Türkiye’de de kadınlar kendilerine karşı daha çok acımasızlar. Çünkü kadınların daha çok sorumluluğu var. İş dünyasında eskiye oranla çok daha fazla varlar ama evdeki sorumlulukları da bitmedi.
Sadece yükleri artmış oldu. Bunun sonucunda özellikle kadınlarda “bir türlü yeterince iyi olamamak” psikolojisi yerleşti. Oysa insan sürekli olarak bir şeylerin peşinde koşmak zorunda değil. Mükemmeliyetçilik toplumun ve okulların sürekli pompaladığı bir kavram. Bu düşünce yok edilemiyor sadece onunla baş etmek öğrenilebiliyor. Hiç kimse size yaptığınız doğrular üstünden takdir etmez. Yaptığınız yanlışları nasıl azaltabileceğinizi söyler.
Yaptığınız binlerce iyi şey olsa bile bir tek hatayla işten atılabilirsiniz mesela. Aslında önemli olan hatalarımızda, yetersizliklerimizde ve yaşadığımız acı dolu olaylarda hissettiklerimize karşı anlayışlı olabilmek. Bunun kendini haklı çıkarmakla ve bencil düşünmekle bir alakası yok. Kendi hatalarımızla iletişime geçebildiğimizde empati kurmayı daha iyi becerebiliyoruz. Karşımızdakine de daha anlayışlı davranabiliyoruz. Hiçbirimiz mükemmel değiliz. Hayat da mükemmel değil zaten.